Bu yörenin başlıca millî oyunları malûm Horon çeşitleriyle “pıçak” oyunlarıdır. Horon çevirmek için birçok delikanlı halka kurup, el ele tutuşurlar ki buna “Horon dizmek” de denir. “Horon çevirelim”, yahut “Horon dizdim” derler. Horoncu sayısına göre halka bazen tamamiyle kapanır, kimi de azlık yüzünden açık kalır. Fakat, meydan geniş de olsa, birçok oyuncunun dümdüz sıralanarak harekete geçtikleri vaki değildir. Bir merkezin gözetilmesi esastır. Kuşatma ihtiyacı hükmeder ki hususiyettir. Baştaki elebaşının elinde bir çevre veya mendil vardır. Ayakta çalan kemençeci, ortalarına durur. Kenetli eller, hep birlikte kimi yukarı, kimi de aşağı alınır. Türlü hareketlerle kimi açılınır, kimi de daralıp sokulunur. Sonra halka ayine genişleyiverir ve bu tekrarlamalar boyunca ayaklar mekik dokur. Spazm, titreme, tik, hıçkırık, ürperti gibi sanki irade dışı hareketler bu oyunların cezbesi içinde ‘ni gıcık gibi yer yer figürleşerek belirli motifler sağlarlar. Dakikalar geçtikçe kendinden geçme haline kadar yükselinebilir. Issızlığın ürpertisinden ürküntünün irkintisine geçiş gibi nice tezatlar, kovalaşır. Kendini verişin samimî ciddiyeti tek an silinmez. Her an, seyirci içinde hep tetiklik, hep sürprizdir. Coşmak var, fakat dalmak yoktur.
Genç kızlarda bir çeşit Horon yürütülürse de hareketleri nispeten yumuşatılmıştır. Bilhassa, ellerini başlarından yukarı kaldırmazlar ve erkekler derecesinde sıçramazlar, her unsurca daha hafif raksederler. Oyun esnasında armonikayı andıran fakat ondan küçük ve “santur” dedikleri bir çalgı çeşidini çalarlar. Horona katılmayan kız ve kadınlar da iki taraflı karşılıklı olarak türküler çağırırlar.
Pıçak Oyunları:
Heyecanlı olduğu kadar maharet de isteyen pek sanalı bir oyundur. Bıçakların hareketleri ve türlü vaziyetleri pek hızlı, ani ve kaşla göz arası icra edilir. Oynanabilmesi uzun müddet alıştırmaya, antremana ihtiyaç gösterir. Aksi taktirde oyuna girebilmek imkânsızdır. Kaşla göz arası hamleler göz kırpılmadan karşı konulacaktı. İki delikanlının bulunmadığı yerlerde bazen yalnız bir kişi tarafından “pıçak oyunu” yapılıp pek çok ustalıklar gösterilmesi mümkün olur.
Genellikle bayramlarda ve millî bayramlarda gösterilen bu oyunlar esnasında “ya davul – zurna veya kemençe çalınır (1922)”. Her yerde olduğu gibi; kimi de bir veya iki delikanlı ellerinde mendil bulunduğu halde, çalınan bir oyun havasına göre raks hareketleri yürütülür.
Bu oyunlar çoğu zaman gençler askere giderken icra edilerek, akraba ve hısımları da yanlarında bulunur. Kadınlar ile delikanlıların nişanlıları biraz aralık olmak üzere uzun müddet çalgı ve oyunlarla askerleri uğurlarlar. Bu vatanseverce manzara hoş, güzel olduğu kadar acı verice ve göz yaşartıcıdır da. Çalgılarla birlikte söylenen türkü ve şarkılar hep hasret ve ayrılık üzerinedir.
“Çocuklar tarafından bazı sınırlı ve hiçbir eğitici tesiri olmayan, gayesiz oyunla da oynanırsa da, belirtmeye değer bir önem ve kıymetleri yoktur”.
“Düğün günlerine köylerimizde öteden beri düğün olduğu hafta davul çalarlar.
Yalnız kadınlarca oynanılan Horra’ya gelin de girebilir, fakat birer erkek, birer kız oynandığı takdirde gelin kendine ait bir mevkide peçe şeklindeki örtüsü kapalı durarak seyirci sıfatıyla oturur.
Düğün Horonunda söylenen kafiyeli karşılamacalardan birkaç örnek:
– Geldin geçtin karşıma
O şairlerin başı
– Şairlik öyle olmaz
Benim gibidir taşı
– Diyelim birkaç dane
Kaldır aradan taşı
– Nereden geldi buraya
O şairlerin başı
– Küçük gelirsün bağa
Sankisun sapan taşı
– Öyle iderim seni
Köpekler mağarası
– Uy senin türkülerin
Hep ferik yumurtası
– Geldin geçtin karşıma
O kaldırım ağası
– Çok küçük geldim sağa
O şairlerin başı
– İndim çayıra baktım
Lubbe var harcıya
– İki türkü dimeklan
Nasıl kestin sesini
– Dün gece içtim tutun
O tutti nefesimi
Rize Yöresinde Oyun:
Rize oyunlarının bir kısmı teklidir. Bir nevi köçek oyunu sayılan “Açılsın Demir Kapı” bu cümledendir. İki kişi tarafından yürütüldüğü de olur. Yüz, seyircilere dönük kalarak daire çizmeler, arkadan yana kaykılıp yatış ve titreyiş hareketleri esas figürleridir. Hareketlerinde Horonun etkisi görülür. Aslında kadın oyunudur.
Kılıç Oyunu:
Bıçakla oynanan bu çeşitte, doğu Selçukîlerindeki varlığı tarihten bilinen “bir oturup bir kalkma” figürü yer alır.
Horon çeşitlerine gelince; halkanın veya kavsin merkezinde duran çalgısı aynı zamanda oynayıp söyleyebilir de. Kesik ve ani komutlarıyla heyecanı, coşkuyu kışkırtmaya bakan da olur. Dizidekiler söylemezler. Erkeklerde bu böyledir. Halka kimi zaman bir noktasından kopup sıralanabilir. Horonbaşı’nın elinde bir mendil vardır. Tempolarda; “Yavaş”, “Kıvrak”, “Sıkı Bas” ve saire tabirleri sinirli komutlar halinde usulca kemençeciden gelir.
Rize’de başlıca dört Horon görüldü:
1. Davul – zurna:
Adının gösterdiğine göre, Erzurum barlarıyla karşılaştırılması mümkün ve en eski hâtıra sayılabilecek çeşit bu olmak gerekirse de, kemençe eşliğiyle oynanır olmuştu. Davul – zurna çalınması unutulmuş gibiydi. 2/4 veya 5/8’lik havası “Aldım Param” barının tekerrürlü motifini andırır. Hareketi de ağırcadır. Başlıca figürü usul, usul geri çekilmektir.
2. Millet:
Daha canlı ve tamamen yöre malıdır, 2/4’lük ölçülüdür.
3. Hacabat veya Sıksaray:
Başka bir 2/4’lük ve pek canlı motifin devamlı tekrarlanışı ile yürütülür.
4. Sallama:
Ayak sallama figüründen dolayı bu adı aldığı ilk bakışta fark edilir. 7/8’lik bir motifin tekrarlanmasıyla sürüp gider.
Bir de Çift Ayak Horonu varsa da ikinci derecede önemli bir çeşittir.
Bazı motifler:
a) Titreme, başlıca figürdür.
b) Ayaklar ileri geri oynatılır.
c) Ekseriyetle yere bakılır. Kendinden geçme derecesindeki heyecan saniyelerinde başlar geri kayar ve bu kaykıklık içinde göğe bakılırken baş titretilir.
d) Oyunda bacak hareketlerinin marifeti büyüktür. Ustalık, bunların cerbezesine, keskin reflekslerle ve omuz titreyişleriyle irtibat gösterebiliş kabiliyetlerine bağlıdır.
KADINLI ERKEKLİ OYUNLAR:
Düğün perşembesini takip eden Cuma günü, merasimin en şerefli aşaması sayılırdı. Kadınlar o gün en ağır elbiselerini giyinirlerdi. Kızın ailesi bütün akraba ve yakınlarını toplayıp hep birlikte düğün evine gider. Akşama kadar mükemmel ve muntazam genç kız horonları çevrilir. Şairlerin atma türküleri söyleşilir, kıyamet kopar. Cuma günü kız tarafından gelen halkın adı “Alay”dır. Horon esnasında doğan kıtalardan örnek:
Ben kara, nenem kara
Kardeşim de kapkara
Bir gelin ettik beyaz
Hep olduk bembeyaz
Kurban gelinimize
Ay doğdu evimize
Kalaylı sini gibi
Kuruldu önümüze
Trabzon ve yörelerinin kadın oyunlarında erkek oyunlarına nispetle daha kamil bir hal vardır. Diz çökmeler ve sallanmalar azdır.
Trabzon, Çepni bölgesi, Rize, Of ve dolayları yaka köylerinde kadınlar “Lazotlar salkım saçak” türküsüyle düğünlerde çoğu zaman çift olarak da oyuna kalkarlar. Aile kızları köylerde delikanlılar arasında oynayabilirler. Göz koydukları delikanlılara ellerindeki mendilleri atarlar. Oğlan da cebinde olanı bu mendile bağlayıp kıza iade eder.
Maçka ve Rize’de kadınlar yalnız düğünlerde erkekten kaçmazlar. O, hayırlı ve uğurlu bir gündür. Horonlarda birlikte oynarlar. Oyunda atışmalar yapılırken meselâ aşağıdaki gibi cinaslar savrularak, söyleşmeler bazen birer yarışmaya döner. Bilgiç işi haller edindiği olur.
Erkek Aktarıl benden yanı
Yüzüne maç edeyim!
Kadın Ben seni kardaş bilürdüm
Burnuna kıraç edeyim!
Fakat şakalaşmaktan ötesi olamaz. Evleninceye kadar kendi köylülerinden kaçmazlar.
Karşılamalı oyunlarda 15 – 20 kız bir dizi, bir o kadar delikanlı da karşılarında bir sıra kurarlar. Tulumcu ahenge başlar. Bir erkek, göz koyduğu karşısındaki kıza söyler. Arkadaşları bu beyiti tekrarlar, kızlara hazırlanma (cevap için) fırsatı kazandırırlar. Sağa sola dörder adım gidip gelirler. Kız cevabına geçer, arkadaşları bunu tekrarlayıp erkeklere hazırlanma zamanı sağlarlar… Saatler geçer, oyun bitmez.
Önemli düğünlerde otuz köyün türkücüleri toplayıp yarışmaya geçerler, fakat bu basit bir çene yarışması değildir. Çoğu zaman düşündürücü dil ustalıklarına ve doğuş verimlerine şahit olunur.
Karma veya yalnız erkeklere mahsus oyunda türkü söylenirken “Titreme Horonu” ayakları tarzında bir yarım raks yürütülür. Coşan yarış dönüş de yapabilir.
güzel bilgiler varmış gerçekten tam ödevimle ilgili:D